SAINT PETERSBURG (San Peterburg)

Rusya’nın ikinci büyük ve önemli şehri St. Petersburg, XVIII.-XX.yy.ların başında başkentti. Ünlü Rus Çarı I. Petro Büyük Petro) tarafından kuruldu ve İmparator’un bile önünde eğildiği Aziz Peter’in (Cennete açılan kapının anahtarını koruyan havari) anısına St. Petersburg adı verildi. Dünyanın bu en büyük kentine, Kuzey Venedik, Kuzey Palmira, Beyaz
Gecelerin Şehri, Petropol, Petrograd da denir. 1924’den 1991’e kadar “Leningrad” adıyla Komünist Lider Lenin’in ismini taşıdı. Rusların büyük bir çoğunluğu şehre yalnızca Piter derler.
Rus şehirleri içinde en Avrupai olan St. Petersburg, 2003’de 300 yaşını doldurdu. Ünlü Rus Çarı I. Petro (Büyük Petro) tarafından kuruldu ve İmparator’un bile önünde eğildiği Aziz Peter’in (Cennete açılan kapının anahtarını saklayan havari)anısına St. Petersburg adı verildi.
Çar Petro, Rus tarihinin kilit isimlerinden biridir. O gerçek bir reformcu, büyük bir irade ve enerjiye sahip akıllı, gerektiğinde sert ve katı yürekli olan bir şahsiyettir. O, gerçek bir gemide olan her şeyi kullanabiliyordu, demircilikten anlıyordu, tersaneler inşa ediyordu, devleti yönetiyordu… Ataerkil Moskova Rusyası’nı Rus Avrupası haline getirmeyi başardı.
Kendi getirdiği yenilikleri sert ve kati bir şekilde uyguladı. Boyarları cezayla korkutarak sakallarını kesmeye ve avrupayi kıyafetler giymeye zorladı, her yerde yeni yıl ağaçlarının süslenmesini emretti, kahve kullanımını devletin ihtiyaçları derecesine çıkarttı.
I.Petro, St. Petersburg’un armasında görülen çaprazlama duran iki çapa için “Onlar cennetin anahtarları” demiştir. İlk zamanlarda yeni şehrini böyle adlandırmak istiyordu.
St. Petersburg yapılanmaya Aziz Petro ve Pavel Kalesi ile başladı. 16 Mayıs 1703’de kalenin temeli atıldı ve bu tarih şehrin kuruluş günü ilan edildi. I. Petro kale için çok uygun bir yer seçmişti. Kale, Neva Nehri’nin kolları arasında kalan küçük bir adanın (750x360 m²) üstüne kuruluyordu. Adanın adı, Fin dilinde “Tavşan Adası”, İsveç dilinde ise “Neşeli Topraklar” anlamına geliyordu. Bundan böyle Baltık Denizi’nden Rus topraklarının içlerine giden yol ve şehir, kale tabyalarıyla iyice korunmuş olacaktı. 1736 yılından günümüze kadar gelen bir gelenek vardır: Öğlen vakti saat tam 12.00’de Petro ve Pavel Kalesi’nden top atılır. Petersburglular da bu sesi duyduklarında saatlerine bakar, ileri ya da geri ise on ikiye ayarlarlar. Kısa bir süre içinde şehir, Rusya’nın başkenti ilan edildi. İsveçlilerle savaşarak kuzeydeki toprakları geri alıp Neva Nehri ve Baltık Denizi kıyılarına çıkan I. Petro, Rus Şair Aleksandr Puşkin’in deyimiyle “Avrupa’ya bir pencere açıp” bu yeni şehrin Amsterdam modeline göre inşa edilmesine karar verdi. Eskiden Amiral Gemisi Tersanesi’nin bulunduğu Neva Nehri’ndeki adalardan biri hala Yeni Hollanda adıyla anılmaktadır. Rusya’nın her köşesinden toplanan binlerce köylü ve zanaatçı, Neva Nehri’nin ağzındaki çamurlu ve bataklıklarla dolu topraklara getirildi. Şehrin ve kalenin inşasında sadece 10 yıl içinde 100 bin işçi hayatını kaybetti. Onlarca kanal açıldı, köprüler, bentler yapıldı. İtalya, Fransa, Hollanda, Almanya gibi çeşitli Avrupa ülkelerinden en iyi mimarlar, heykeltıraşlar, mühendisler, ressamlar çağırıldı. Böylece, kuzeydeki Rus başkenti emsalsiz Petersburg tarzıyla kendine
has bir görünüm kazanmış oldu.
St. Petersburg, dünyanın en güzel şehirlerden biridir. 1918’den sonra Moskova’nın başkent ilan edilmesiyle Piter, ikinci başkent statüsünde kaldı. St. Petersburg’un nüfusu 5 milyonun üstündedir. Gerçek bir müze şehrinde yaşayan Petersburg'lular haklı olarak “Rusya’nın en kültürlü insanları” sayılmaktadır.
Venenedik gibi St. Petersburg da irili ufaklı adalar üstüne kurulmuştur. Bu adaların sayısı, şehir hayatına engel teşkil eden Neva Nehri kollarını toprakla dolduran şehir mimarlarının müdahalesi yüzünden giderek azalmıştır. (XIX. yy.da sayıları 150’yi bulan adalar, yüz yıl önce 101’e, günümüzde de 42’ye düşmüştür).
Şehir sınırları içinde 93 nehir, bu nehirlerin kolları, kanallar, dereler, 100’ün üstünde göl ve gölet vardır. Şehrin sularla iç içe olma durumu, St. Petersburg için daima bir endişe kaynağı olmuştur. Finlandiya Körfezi’nden gelen şiddetli rüzgârlar, Neva sularını karaya doğru çevirerek etrafta bulunan semtleri su altında bırakmaktadır. Kısmen daha küçük boyutlarda olan taşmaları saymazsak tehlike arz eden su baskınlarının sayısı 65’i bulmuştur. Çok sayıda insanın telef olduğu en feci su baskınları 1777, 1824 ve 1924 yıllarında meydana gelmiştir. 1955 yılında Neva suları yine şehri basmıştır ama şans eseri kimsenin canına bir zarar gelmemiştir. İşte tam bu sırada güçlü bir hidro dizayn mühendislik projesi ortaya çıkmıştır. Bu projeye göre, St. Petersburg’u sulardan koruyacak devasa su bentleri inşa edilecekti. Şimdilik projenin sadece bir kısmı gerçekleştirilebildi ama bu kadarı bile su baskınlarının gücünü azaltmaya yetmiştir.
Rus şehirleri içinde en Avrupai olan St. Petersburg, 2003’de 300 yaşını doldurdu. Ünlü Rus Çarı I. Petro (Büyük Petro) tarafından kuruldu ve İmparator’un bile önünde eğildiği Aziz Peter’in (Cennete açılan kapının anahtarını saklayan havari)anısına St. Petersburg adı verildi.
Çar Petro, Rus tarihinin kilit isimlerinden biridir. O gerçek bir reformcu, büyük bir irade ve enerjiye sahip akıllı, gerektiğinde sert ve katı yürekli olan bir şahsiyettir. O, gerçek bir gemide olan her şeyi kullanabiliyordu, demircilikten anlıyordu, tersaneler inşa ediyordu, devleti yönetiyordu… Ataerkil Moskova Rusyası’nı Rus Avrupası haline getirmeyi başardı.
Kendi getirdiği yenilikleri sert ve kati bir şekilde uyguladı. Boyarları cezayla korkutarak sakallarını kesmeye ve avrupayi kıyafetler giymeye zorladı, her yerde yeni yıl ağaçlarının süslenmesini emretti, kahve kullanımını devletin ihtiyaçları derecesine çıkarttı.
I.Petro, St. Petersburg’un armasında görülen çaprazlama duran iki çapa için “Onlar cennetin anahtarları” demiştir. İlk zamanlarda yeni şehrini böyle adlandırmak istiyordu.
St. Petersburg yapılanmaya Aziz Petro ve Pavel Kalesi ile başladı. 16 Mayıs 1703’de kalenin temeli atıldı ve bu tarih şehrin kuruluş günü ilan edildi. I. Petro kale için çok uygun bir yer seçmişti. Kale, Neva Nehri’nin kolları arasında kalan küçük bir adanın (750x360 m²) üstüne kuruluyordu. Adanın adı, Fin dilinde “Tavşan Adası”, İsveç dilinde ise “Neşeli Topraklar” anlamına geliyordu. Bundan böyle Baltık Denizi’nden Rus topraklarının içlerine giden yol ve şehir, kale tabyalarıyla iyice korunmuş olacaktı. 1736 yılından günümüze kadar gelen bir gelenek vardır: Öğlen vakti saat tam 12.00’de Petro ve Pavel Kalesi’nden top atılır. Petersburglular da bu sesi duyduklarında saatlerine bakar, ileri ya da geri ise on ikiye ayarlarlar. Kısa bir süre içinde şehir, Rusya’nın başkenti ilan edildi. İsveçlilerle savaşarak kuzeydeki toprakları geri alıp Neva Nehri ve Baltık Denizi kıyılarına çıkan I. Petro, Rus Şair Aleksandr Puşkin’in deyimiyle “Avrupa’ya bir pencere açıp” bu yeni şehrin Amsterdam modeline göre inşa edilmesine karar verdi. Eskiden Amiral Gemisi Tersanesi’nin bulunduğu Neva Nehri’ndeki adalardan biri hala Yeni Hollanda adıyla anılmaktadır. Rusya’nın her köşesinden toplanan binlerce köylü ve zanaatçı, Neva Nehri’nin ağzındaki çamurlu ve bataklıklarla dolu topraklara getirildi. Şehrin ve kalenin inşasında sadece 10 yıl içinde 100 bin işçi hayatını kaybetti. Onlarca kanal açıldı, köprüler, bentler yapıldı. İtalya, Fransa, Hollanda, Almanya gibi çeşitli Avrupa ülkelerinden en iyi mimarlar, heykeltıraşlar, mühendisler, ressamlar çağırıldı. Böylece, kuzeydeki Rus başkenti emsalsiz Petersburg tarzıyla kendine
has bir görünüm kazanmış oldu.
St. Petersburg, dünyanın en güzel şehirlerden biridir. 1918’den sonra Moskova’nın başkent ilan edilmesiyle Piter, ikinci başkent statüsünde kaldı. St. Petersburg’un nüfusu 5 milyonun üstündedir. Gerçek bir müze şehrinde yaşayan Petersburg'lular haklı olarak “Rusya’nın en kültürlü insanları” sayılmaktadır.
Venenedik gibi St. Petersburg da irili ufaklı adalar üstüne kurulmuştur. Bu adaların sayısı, şehir hayatına engel teşkil eden Neva Nehri kollarını toprakla dolduran şehir mimarlarının müdahalesi yüzünden giderek azalmıştır. (XIX. yy.da sayıları 150’yi bulan adalar, yüz yıl önce 101’e, günümüzde de 42’ye düşmüştür).
Şehir sınırları içinde 93 nehir, bu nehirlerin kolları, kanallar, dereler, 100’ün üstünde göl ve gölet vardır. Şehrin sularla iç içe olma durumu, St. Petersburg için daima bir endişe kaynağı olmuştur. Finlandiya Körfezi’nden gelen şiddetli rüzgârlar, Neva sularını karaya doğru çevirerek etrafta bulunan semtleri su altında bırakmaktadır. Kısmen daha küçük boyutlarda olan taşmaları saymazsak tehlike arz eden su baskınlarının sayısı 65’i bulmuştur. Çok sayıda insanın telef olduğu en feci su baskınları 1777, 1824 ve 1924 yıllarında meydana gelmiştir. 1955 yılında Neva suları yine şehri basmıştır ama şans eseri kimsenin canına bir zarar gelmemiştir. İşte tam bu sırada güçlü bir hidro dizayn mühendislik projesi ortaya çıkmıştır. Bu projeye göre, St. Petersburg’u sulardan koruyacak devasa su bentleri inşa edilecekti. Şimdilik projenin sadece bir kısmı gerçekleştirilebildi ama bu kadarı bile su baskınlarının gücünü azaltmaya yetmiştir.

Yazıyı açamıyorsanız, lütfen buradan Word Viewer eklentisini bilgisayarınıza indirin ve yükleyin.